“Düşüşlerden Yükselmeye: Bağımlının Yolculuğunda Ailenin Rolü”


Bağımlılık, tıpkı bir ejderha gibi, bazen hiç beklemediğimiz anlarda uyanır. Ancak, bu ejderhayı uyandıran her zaman yalnızca dışsal bir tetikleyici değildir; onun karnı da her zaman acıkmıştır. Ve biz bağımlılar, onun açlığını zaman zaman hissederiz. Ancak, onun karnını doyurmak bazen bizi daha derin bir bataklığa sürükleyebilir. Ailelerin, yıllarca süren bir mücadelenin ardından gelen bu “kayma”ya karşı göstermeleri gereken tutum, onları daha da derinlere çekmektense, o ejderhanın tekrar uyanmasına zaman tanımak olmalıdır.

Bazen, kayma dediğimiz şey, bir düşüş değil, tam tersine yeniden yükselmek için bir fırsat olabilir. Nasıl ki, bir pinpon topunun yere sert bir şekilde vurması, onu tekrar yükseklere fırlatıyorsa, bizim de zaman zaman kaymamız, yeniden daha yükseklere ulaşmamız için bir başlangıç olabilir. Çünkü bir bağımlı, en azından bir süreliğine kaymış olsa bile, onu yeniden ayağa kaldırmak için gerekli içsel gücü her zaman bulabilir. Çünkü bu kişi, yedi yıl boyunca ayık kalmayı başarmış birisidir ve bu, büyük bir başarıdır. Ancak, ailelerin, kaydığı anda onu daha fazla boğmaları, güveni kırmaları, içkilerini dökmeleri veya cüzdanını saklamaları, onu bataklığa itmekten başka bir şey yapmazlar.

Ailenin rolü burada kritik bir nokta taşır. Onlar, bağımlıya her zaman karşı bir duruş sergileyerek, ona destek olmaktan çok, ona engel olurlar. Bağımlının içki içmeye başlaması, aslında onun bir şekilde, kaybedilen dengeyi bulma çabasıdır. Bu, yalnızca kısa süreli bir haz arayışı olabilir ama unutulmamalıdır ki, kaymış kişi bunun farkındadır. Aile, kaymayı bir düşüş olarak görmek yerine, bir deneyim olarak algılamalıdır. Çünkü bu “kayma”, o kişinin içsel gücünü bir kez daha fark etmesi için bir fırsattır.

Evet, kaymalar olabilir. Mutluluk, üzüntü, hüzün, özlem, zevk arayışı… Tüm bunlar, bağımlının içindeki çiçek açan duygulardır. Ancak, kaydığı anda kişi, kaymanın farkında olur. Onun yapması gereken şey, bir süreliğine içindeki ejderhayı besleyip, yeniden adımlar atabilmek için nefes alabilmektir. Bunun için de en önemli şey, ailelerinin ona zaman tanıması ve baskı yapmamalarıdır.

Bağımlının içinde kaybolan güveni, ailenin yeniden inşa edebilmesi için, ona en az birkaç hafta, hatta bir buçuk ay kadar süre tanımaları gerekir. Bu süre, onun yeniden toparlanması, içsel dengeyi bulması için çok önemli bir fırsattır. Ancak bu süre, sürekli bir gözlem altında olmaktan çok, onun yanında olabilmeyi ve ona dürüst, ama çok ağır olmayan bir yönlendirme yapmayı gerektirir. Unutulmamalıdır ki, “baskı”, sadece bir gerilimi artırır.

Bağımlı kişi, geçmişte her ne olmuş olursa olsun, “kendi yolunu” yine en iyi kendisi çizecektir. Aileler, ona güvenerek, onu yönlendirebilir ama her şeyin üstüne gitmek, ona yeni bir yük yüklemekten başka bir şey olmayacaktır. Bu yüzden, ailenin yaklaşımı “Sen bunu başardın, yeniden başarabilirsin” şeklinde olmalıdır. Kişi, kaymış olsa bile, kendini yeniden ayıltmak için gereken gücü her zaman içinde bulabilir.

Sonuç olarak, bağımlılıkla mücadele bir yolculuktur ve her kayma, tekrar daha yükseğe ulaşmak için bir fırsattır. Ailenin bu yolculukta göstereceği sabır, anlayış ve destek, bağımlının kendi içsel gücünü yeniden keşfetmesine yardımcı olabilir. Yalnızca zaman ve azim, kaymayı sona erdirecek ve o kişi tekrar ayık kalmayı başaracaktır.