
Bağımlılığın ne olduğunu anlamadan önce, bu kelimeyi sadece duyduğumda, uzak bir kavram gibi gelirdi. Alkol bağımlılığı da öyleydi. Ama bir kere içine düştüğünüzde, o bataklığın nasıl sizi yavaşça yuttuğunu, her geçen gün bir adım daha derine ittiğini çok net hissediyorsunuz. Bu kadarına kimseyi alıştırmazsınız, fakat bir kere bu zincirler vücudunuza sardığında, hayatta kalabilmek için çırpınan bir kurban gibi hissediyorsunuz.
Birçok insan, bağımlılık deyince sadece maddeye değil, psikolojik bağlara da dikkat etmeli. Çünkü alkolle olan ilişkiniz, her şeyden önce zihninizde, beyninizde başlar. Her içki bir karara dönüşür, ve her kararın arkasında bir düşünce, bir inanç yatar. Yavaşça, o düşünceler sizi ele geçirir. Bir gün gelir, kendinizi bir tekel bayisinin önünde bulursunuz. Durmak istersiniz ama bedeniniz gitmeye devam eder. Kapıya yaklaşırken bir şeylerin yanlış olduğunu bilirsiniz, ama o kadar güçlüdür ki bağımlılık, hisleriniz kaybolur ve gözlerinizde tek bir şey kalır: Alkol.
Ben de bu hisleri yaşadım. Tekel bayisinin önüne her gidişimde, kendimi oraya gitmekten alıkoyamıyordum. Artık benim için sadece bir alışkanlık haline gelmişti; ama bir alışkanlık değil, bir zorunluluk, bir gereklilik gibi. Kapının önünde durup ağlardım. O kadar çaresizdim ki, o kadar kırgındım ki, kendime bile kızardım. O anlarda tekel bayisinin sahibi bile şaşkınlıkla bana bakıyor, gözlerinde bir miktar acı, bir miktar umursamazlık vardı. Artık o kadar alışmışlardı ağlamalarıma.
Ve sonra bir gün, bir arkadaşımın önerisiyle biorezonans ile tanıştım. Başta ne olduğunu bile anlamadım, kulağa biraz tuhaf geldi. “Frekanslarla mı tedavi ediliyorsun?” dedim, biraz dalga geçtim. Ama o kadar umutsuzdum ki, son çare olarak araştırmaya başladım. Biorezonans, vücudun doğal frekanslarını kullanarak bağımlılığı tedavi etmeyi vaat ediyordu. Kafamda pek bir şey oturmasa da, umudum tükenmişti ve belki de farklı bir şey denemek gerekiyordu.
Birçok tedavi yöntemi gibi, biorezonans da bir gecede mucizeler yaratmaz. Ama önemli olan, içsel olarak bir değişim başlatabilmesidir. İlk seansımda, tedavi sırasında vücudumun birçok farklı noktasıyla etkileşim kuruldu. Hafif bir titreşim hissettim. Bu titreşim, sanki vücudumun kendini yeniden düzenlemeye başladığına dair bir işaretti. Her seansta alkolle kurduğum o bağların birer birer kırıldığını hissettim. Alkolü içme isteğim, farkında olmadan azalmaya başladı. Artık “Bir daha asla içmeyeceğim” diye yemin etmektense, içme isteği bana yabancılaşmıştı.
Biorezonansın bana sunduğu en büyük şey, bağımlılıkla sadece fiziksel olarak değil, duygusal ve zihinsel olarak da mücadele etmeme yardımcı olmasıydı. Biorezonans, alkolün bedende yarattığı kimyasal bağları çözmekle kalmadı, aynı zamanda zihinsel alışkanlıkları da yenmemi sağladı. Birçok bağımlı gibi, ben de alkolün tek başına fizyolojik bir ihtiyaç olmadığını anlamıştım. Alkol, beynimdeki sinirsel yolları yönlendiren bir güçtü, ama bu gücü ortadan kaldırmak, bana yeniden hayatımı kontrol etme şansı verdi.
Eğer siz de alkol bağımlılığıyla savaşıyorsanız ve her seferinde “Bir daha içmeyeceğim” dediğinizde yeniden kendinizi o yolun sonunda buluyorsanız, belki de biorezonans sizin için de bir çıkış yolu olabilir. Bunu sadece bir tedavi değil, bir yaşam biçimi değişikliği olarak görmelisiniz. Biorezonans, bağımlılığı sadece fizyolojik olarak değil, ruhsal ve zihinsel olarak da ortadan kaldırmaya yardımcı olur.
Bu yolculukta yalnız değilsiniz. O yüzden kurtulmak isteyen birinin, kendisini asla yalnız hissetmemesi gerekir. Bir adım atmak, belki de hayatınızı değiştirecek ilk adımdır. Unutmayın, kurtuluş bir karar ve o karar, sadece bir adımla başlar.
Eğer siz de alkol bağımlılığından kurtulmak istiyorsanız, biorezonans gibi alternatif bir tedavi yöntemiyle bu yola adım atmayı düşünebilirsiniz. Çünkü bazen kurtulmak, sadece bağımlılığı bırakmakla kalmaz, hayatta yeni bir yön bulmaktır.
Biorezonans hakkında daha fazla bilgi almak ve doktor tavsiyesi almak için iletişime geçebilirsiniz: ordinaryusoguz@gmail.com